Haber

AK Parti Çelik’in Gölcük Depremi ile ilgili yazısı gündem oldu: Türkiye yönetilemez

1999 Gölcük depreminin ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in 23 Ağustos 1999’da Yeni Şafak’ta yazdığı “Bugün Sus…” başlıklı yazısı gündem oldu.

T24’e göreMerkez üssü Maraş olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından “Devletimiz arama kurtarma başta olmak üzere tüm birimleriyle iş başında” diyen Çelik, 99 tarihli yazısında, “Türkiye yönetilemez. Yönetemeyen, yönetemeyen, yönetiyormuş gibi görünen bir mekanizma için binlerce cana mal oluyor.Bugün birilerinin moralini bozmamak için söylenmesi gerekenlerin ‘milli birlik ve beraberlik’ söylemleri altında ezilmesine izin versek. Dayanışma’; Bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın sessizliğini sonsuza kadar paylaşmış olacağız.

İşte Çelik’in yazısının tamamı:

“Depremin ilk saatlerinde orada olmayan ‘devlet konutlu’ şahıslar, saatler geçtikten sonra her köşe başında başlarını uzatıyorlar. İş yapmak için bildikleri tek şey, açıklamalarını kesintisiz sürdürmek.” Devletin üstün çıkarlarını korumanın yegâne göstergesi olarak sinsice gözdağı vermeye çalışmak. Ancak tek amacı toplumun yaşam hakkını korumak olan devlet, tam bir şaşkınlığa düşerek toplumu büyük bir felaketle baş başa bırakmıştır. bunu enkaz kaldırma ve kurtarma faaliyetlerine dönüştürmeye kalktığında ise artık çok geçti…

Devletin tüm imkanlarıyla ve başarılı bir şekilde müdahale ettiğini söyleyen Başbakan, depremin ilk saatlerinde kendi bakanlarına bile telefonla ulaşamadığını söyleyerek radyo ve televizyon aracılığıyla yetkililere talimat vermeye çalışıyordu. Uzaktan kumandaya dönüşmüştü. Resmi sözcülerin, Türkiye’ye en az yirmi yıla mal olacak can ve mal kaybıyla apaçık ortada olan ihmal ve beceriksizlikten bahsedenleri “şüpheli” hale getirmekten başka bir çabaları yok gibi görünüyor. . Kendi sorumluluğunu örtbas etmek isteyen devlet erki, yine de elinden geldiğince sıkıntının üstünü örtmek için gücünü harcamaktadır.

Sanki tek sorun, milletin maruz kaldığı yıkımın bir taraftan devlet kurumlarına da sirayet etmiş olması. Keşke halkın yaşadığı binalar yıkılsa ve sarsılmaz bir güç, eleştirisiz bir güç kaynağı gibi görünmekten hoşlanan devlet bu felaket karşısında zarar görmeseydi, sorun olmazdı. Milleti korunmaya ve hidâyete muhtaç bir topluluk olarak gören devletçi görüşün rahatsız edici olduğu nokta, aslında neyin nasıl yapılacağı konusunda hidâyete muhtaç olanın devletin kendisi olduğunun ortaya çıkmış olmasıdır. Aksi takdirde, insanların hayatları kurtarılmadı diye kamu otoritesini eleştirenlere, hayatları bir an önce kurtulması muhtemel olanlara ulaşmak için seslerini yükseltenlere bu kadar şiddetle karşılık vermenin ne anlamı var?

Bu depremle birlikte ortaya çıkan sistemler ve bağlar, sorunun sandığımızdan daha ciddi olduğunu ortaya çıkardı. Uzun zamandır sıradan hayatı olağanüstü kılarak yaşamaya alıştığımız için, içine düştüğümüz pençenin ciddiyetini algılamada belli ki bir zaafımız var. Çok kolay ama bir o kadar da acı: Türkiye yönetilemez. Ve yönetemeyen, yönetemeyen, yönetiyormuş gibi görünen bir mekanizma için binlerce cana mal oluyor. Bugün kimsenin moralini bozmamak için söylenmesi gerekenlerin ‘milli birlik ve beraberlik’ söylemlerinin altında ezilmesine izin verecek olursak; Bugün susarsak bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın sessizliğini sonsuza kadar paylaşmış olacağız.” (HABER MERKEZİ)

haber-merzifon.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu